Ulu Cami
Battalgazi, tarihi eserleri bakımından zengin bir kültürel mirasa sahiptir.Bu zenginlik özellikle Selçuklu devrine ait eserlerde kendini gösterir.Malatya Ulu Cami ,Anadolu camileri arasında gerek planı gerekse görsel zarafetiyle adından bahsettiren camilerdendir.Alacakapı mahallesinde bulunan caminin Selçuklu hükümdarı I.Alaeddin Keykubat tarafından 1224 yılında yaptırılmış olduğu söylenir ; fakat Malatya Evkaf Defterinde ‘’Keykavus bin Keyhüsrev’’ zamanında (1211-1220) yaptırıldığı kayıtlıdır. Yapının tuğla kısımları, Yakup bin Ebubekir el-Malati; Hat işleri Ahmet bin Yakub; Taş kısımları, Üstad Hüsrev el-Benna tarafından yapılmıştır.
Malatya Ulu Camii; İran’daki Büyük Selçuklu İmparatorluğu cami mimari geleneğini Anadolu ‘da temsil eden tek örnek olarak önem kazanır. Yapının ilk inşasından kısa bir süre sonra başlayıp sonraki dönemlerde devam eden onarım ve ilavelerle orijinal halinden önemli değişikliklerin meydana geldiği bilinmektedir. Şehir surları içinde kalan ve 34×55 metre boyutlarında olan Ulu camide; mihrap önü kubbesi, buna bitişik eyvan ve eyvanın önündeki 10×14 metre ebadında dikdörtgen planlı revaklı iç avlu planın esasını teşkil eder. Yan kanatlar, mihrap eksenine paralel uzanan beşik tonozlu sahınlarla değerlendirilmiştir. Yani doğu- batı doğrultusundadır. Yapıda inşa malzemesi olarak taş ve tuğla malzeme kullanılmıştır. Beden duvarları moloz taş ve iç mekândaki destek ve kemerler ile portaller düzgün kesme taştır. Örtü sistemi, tonozlar ile asli durumu koruyan kubbe, eyvan tonozu avlunun batı revakı ve minare tamamen tuğladan inşa edilmiştir. Dışta, yapının bütün cepheleri, sonraki onarımlar sırasında eklenen payandalarla desteklenmiştir. Eyvan ve kubbe, tuğla yapısı ve çini süslemeleriyle ayrıca dikkati çeker. Avlunun sadece batı revak’ı orijinal durumunu kısmen korumuştur. Cami, dıştan daha önce düz toprak damla örtülü iken Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, toprak dam kaldırılarak yerine kaplamalı çatı yapılmıştır. Caminin güney, doğu ve batı olmak üzere üç tane kapısı vardır. Doğu ve batı kapısı ayaktadır ve kullanılmaktadır.
Güney kapısı: Yapının güney tarafında, doğu ucuna yakındır. Caminin yapım tarihi hakkındaki en eski kitabenin burada olduğu tahmin edilmektedir. Şu anda Malatya Müzesinde olan 7 adet taş bloktan oluşan bu kitabeye göre cami H: 621/ M: 1224 yılında yapılmıştır. Kapı, iç mekândaki birinci enine sahnın doğu kanadında yer alan kubbeli bir bölmeye tekabül eder. Ayrıca hemen karşısındaki Şahabiyye-i Kübra Medresesinin bugün çok az bir kısmı ayakta kalabilmiş olan portali ile aynı eksen üzerindedir. Orijinalde bu kapı medreseyle bağlantıyı sağlamak ve hükümdar kapısı olarak kullanılmak üzere yapılmıştır.
Doğu kapısı: Doğu duvarının güney ucunda bulunmaktadır. Kapı üzerindeki kitabe tarihi H: 672 / M: 1274’dür.Bu kitabede Tanrının kullarından biri tarafından, bu kapının tecdiden(yenileme)tamir esnasında açtırıldığı yazılıdır. Bu tamirat işlemini yapan mimarın adı Hüsrev’dir. Taş işlemeleri tahrip olduğundan, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyon sırasında değiştirilmiştir. Sanat değeri bakımından batı kapısından daha üstün olduğunu söyleyebiliriz.
Batı kapısı: Batı duvarının takriben ortasına isabet etmektedir. Hicri olarak 1 Rebiyyülevvel 645’te (M.1247) yapıldığı yazılıdır. Kitabeye göre bu kapı Keyhüsrevoğlu II. İzzettin Keykavus zamanında Emir Şahabeddin İlyas tarafından, Üstad Hüsrev isimli ustaya yaptırılmıştır. Açık ve kırmızımsı renkli taşlarla bazen bir, bazen iki sıra olmak üzere düzensiz sıralanmıştır. Diğer kapılara göre daha iyi korunabilmiş durumda olan portalin, zamanla geçirdiği sarsıntılar sonucu taşlarıyla oynanmıştır.
Kubbe: Mihrap önünde iki sahın genişliğindeki kare alanın üzerini örten kubbe, güneyde duvara dayalı ayaklarla birlikte altı destekli sivri kemerle eyvana bağlanmaktadır. Kubbe içi, yatay istif düzeninde sırsız tuğlaların aralarına, kare kabaralar şeklinde firuze sırlı birimler yerleştirilerek sipiraller meydana getiren bir örgü ile kaplanmıştır. Kubbe göbeğinde mor ve firuze renkli çinilerden ‘’ Mührü Süleyman ‘’ motifi şeklinde dekoratif kufi yazıyla ‘’ Muhammed’’ ismi yazılmıştır. Kubbeye zemin teşkil eden on altı bordür içinde, patlıcan moru renkli çini mozaikten nesih yazıyla Fetih Süresi 1-5. ayetleri vardır. Kuzeydeki eyvana açılan kemerin hemen üzerinde, tromplarla aynı seviyede yer alan kısımda kufi yazıyla usta kitabesi mevcuttur. Burada ‘’ Amele Yakub bin Ebubekir el –Malati ‘’ yazılı olup’’ Amele ‘’ kelimesinin altında ve üstünde nesih yazıyla ‘’ Ketbuhu Ahmed bin Yakub’’ ismi ve ibaresi yazılıdır. Mihrap sonradan yapılmıştır. Çini ile kaplı olan asıl mihrap duvarının 1893 yılında kış aylarında vuku bulan zelzelede yıkıldığı tahmin edilmektedir. Mihrap kitabeliğinde Sultan II. Abdülhamid’in el yazılı bir tuğrası ile iki beyitlik manzum kitabe ve bunun altında H. 1318/1320( M.1900/1902 )tarihleri yazılıdır. Sağ tarafta yer alan ahşap minber caminin asıl minberi değil. Asıl minber Ankara Etnografya müzesinde bulunmaktadır.
Eyvan: İç avlu ile kubbe arasında kalan kısma verilen isimdir. Kubbenin kuzey kemerinden başlayarak, iç avluya bakan taç kemerin önüne kadar devam eder. Yarım kubbeye benzer bir şekli vardır. I.Kubbe ile eyvanı ayıran kemerin kuzey tarafında Reyhanî hatla Ali İmran suresi 18-19. Ayetleri vardır. Eyvan taç kemerinin kavis tablası üzerinde Bakara Suresi 255.ayeti yazılıdır. Yine avluya bakan yüzeylerinde, sağdaki mor renkli çinilerle kazıma tekniğiyle usta kitabesi, soldakinde ise girift bitkisel bezeme işlenmiştir. Doğu tarafında ‘’ ALLAH’’ ve batı tarafında ‘’ MUHAMMED’’ isimleri girift olarak turkuaz renkli çinilerle işlenmiştir.
Avlu: Kubbe ve eyvan bağlantısının kuzeyindeki dikdörtgen planlı avlunun, doğu ve batı yönleri revaklıdır. Doğu revakı taş yapısıyla sonradan düzenlenmiştir. Batı revakı, tuğla yapısı ve çini süslemeleriyle asli durumunu kısmen korumaktadır. Revak kemeri güneyde eyvan cephesiyle, kuzeyde ise Kaysariya denilen ek bölme duvarıyla birleşir. Bu kemerlerden I.kemerin üstündeki alınlığın levhaları hariç diğer kemerlerin alınlıkları dökülmüştür. I.kemerdeki kufi kitabe de Ali İmran suresinin 19-20. Ayetleri vardır. II. Kemerde ise reyhanî hatla Tevbe suresinin 18-19. Ayetleri yazılıdır. III. kemer kufi hatla, Besmeleyle başlayıp İhlâs suresiyle devam eder. IV. kemer ise tamamen dökülmüştür.
Minare: İlk yapıda minare yoktu, bugünkü tuğla minare, batı duvarı yeniden düzenlenirken ( H.645 M.1247) buraya ilave edilmiştir. Estetik görünüşü muhteşem olup şerefenin alt kısmından itibaren üst kısmı yıkılmıştır. Yıldırım düşmesi sonucu gövdesi yarılmıştır. Taş olan kaide kısmının sonraki müdahaleler sırasında değişikliğe uğradığı anlaşılmaktadır. Taş kaidenin üzerinde tuğla yapısıyla sekizgen papuç ve silindirik gövde yükselmektedir. Kalın gövde yukarıya doğru hafif daralmayla devam eder.2 metre boyundadır.
Kaysariya: Caminin kuzeyindeki, ikinci bir cami gibi fonksiyon gören ek bölüm (kaysariya) avlunun kuzeyine örülen bir duvarla asıl camiden ayrılmıştır. Duvar kesme taş malzemelidir. Avluya bakan cephe yüzeyine, sivri külahlı iki dayanma kulesi yerleştirilmiştir. Bu bölümün değişik yerlerinde muhtelif ölçülerde pencereler vardır. İki dayanma kulesi arasında kalan üstteki yüzeye Kaysariya yazısına ait üç satırlık kitabe konulmuştur. Memluklular dönemine ait olduğu sanılmaktadır.( 14. Yüzyılın 2. Yarısı)
Ulu camii, 1962’den günümüze kadar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından birkaç defa onarım geçirmiştir. 24.01.2020 tarihinde gerçekleşen Elazığ Sivrice merkezli depremde hasar gören caminin bakım ve onarımları yapılmaktadır.
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremlerde hasar almış olup, restorasyon çalışmaları devam etmektedir.